Avrupa Birliği, 16 Ekim’de açıklayacağı ilerleme raporunda hükümetin Gezi Parkı olaylarına tepkisini sert şekilde eleştirecek, 30 Eylül’de açıklanan demokrasi paketini ise olumlu bulduğunu vurgulayacak.
AB Komisyonu’nun açıklayacağı yıllık raporda hükümet siyasî reformlar, barış süreci ve asker-sivil ilişkilerinde başarılı bulunuyor. Hükümet, Gezi Parkı olayları, ifade ve basın hürriyeti alanlarında ise sert bir şekilde eleştiriliyor, yargıdaki paketlere rağmen adli sorunların çözümü konusunda tenkit ediliyor. Ancak yargıda ‘ilerleme’ sağlandığı belirtiliyor.
Hem ilerleme raporu hem de Strateji Belgesi taslağı, Gezi Parkı’na genişçe yer vererek, bu olayların, ‘10 yıl süren geniş reform sürecinin bir sonucu’ olduğu tespitini yapıyor. AB’ye göre Türk toplumu artık her aşamada ‘danışılmak’ istiyor. Hükümetin icraatlarını ‘artan oranda halka danışmadan yapma eğilimi’ gösterdiği tespiti, hem ilerleme raporu hem de strateji belgesi taslağında sık sık ifade ediliyor.
Zaman’ın ulaştığı ilerleme raporu ve strateji belgesinin kullandığı dil, bu yıl dikkat çekiyor. Haziran ayında açıldığı varsayılan ancak resmi açılışı ilerleme raporunun Türkiye’ye vereceği nota bağlanan 22. faslı engelleyici bir üslup kullanılmamış olduğu görülüyor. Strateji belgesi taslağı, müzakerelere ivme kazandıracağı için 22. faslın açılmasını tavsiye ediyor. İlerleme raporu taslağı, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın 30 Eylül’de açıkladığı demokrasi paketini teferruatlı bir şekilde ele alıyor ve uygulama aşamasının ehemmiyetine vurgu yapıyor.
Meclis’in askerî darbeleri araştırmaya başlaması ile sivillerin güvenlik kuvvetleri üzerindeki kontrolünün arttığı tespiti yapan taslak, askerî yargı sistemini eleştirmeye devam ediyor. Taslak, anayasadaki ilerlemeyi not etmekle birlikte temel meselelerde mutabakat sağlanamadığını vurguluyor. Ergenekon davasının neticelendiği ve bir suç ağının varlığının ‘tasdik edildiğini’ belirten rapor, Türk yargı sistemindeki eksikliklerin bu davada da gözlendiği ve bu yüzden hükmün bütün Türk toplumu katmanları tarafından kabul görmediğini savunuyor. Deniz Feneri davasını gündemde tutan taslak, Uludere olayının da ‘bir sır perdesine’ gömüldüğünü ifade ediyor. Değerlendirmelerin yer aldığı strateji belgesi taslağında ise Türkiye’nin ‘büyük dinamik ekonomisi, stratejik mevkisi ve enerji emniyetini temindeki rolü ile mühim bir bölgesel güç’ olduğu vurgulanıyor.
AB geçen yılki raporunda ilk defa dile getirdiği ‘üye ülkelerin Türkiye’ye yönelik taahhütlerini’ yerine getirmesi konusunu bu yıl da ‘strateji belgesi’nde gündeme getiriyor. Gezi Parkı olayları 10 yıllık reform sürecinin ve canlı sivil toplumun sonucu olarak olumlu bulunurken, siyasi reformlar açısından Türkiye’nin ‘karmaşık’ bir tablo çizdiği vurgulanıyor. Bu yılki taslakta da en sert eleştirilerden biri basın ve ifade hürriyetine ilişkin yapılıyor. Gezi Parkı hadiselerinin Türk basını tarafından yeterince verilemediğini, bazı köşe yazarları ve gazetecilerin hükümeti eleştirdikten sonra kovulduklarına işaret eden taslak, “Uygulamada basın hürriyeti kısıtlı kalmıştır.” hüküm cümlesini kullanıyor.
Taslak, basın dünyasında yatırımları olan büyük holdingler ile hükümet arasındaki ilişkilere bu yıl daha fazla dikkat çekiyor. Hükümetin, Gezi Parkı sırasında ‘dikkat çekici şekilde uzlaşmaz bir tavır’ aldığı ifade edilen taslakta yetkililerin kullandığı dilin de ‘vatandaşlara, sivil topluma ve iş dünyasına yönelik kutuplaştırıcı’ olduğu vurgulanıyor. Hükümetin birçok ‘kilit alanda’ karar alırken ilgililerle yeteri kadar istişare etmediğini eleştiren taslak, Büyükşehir Belediyesi Kanunu, Sayıştay Kanunu ile alkollü içeceklerin reklam ve satışını düzenleyen kanun tasarılarını emsal olarak gösteriyor.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün uzlaşmacı tavrı dolayısıyla bu yıl da övüldüğü taslakta, “Cumhurbaşkanı, Türkiye’nin AB üyelik perspektifi çerçevesinde siyasi reformların devamına yönelik vurgularını sürdürdü.” deniliyor. Gül’ün barış sürecine de aktif destek verdiği vurgulanan taslakta Cumhurbaşkanı’nın Gezi Parkı hadiseleri sırasında uzlaşmacı bir üslup takındığına dikkat çekiliyor.
Hükümet, asker-sivil ilişkilerinin sivillerin lehine tahkim edilmesinde başarılı bulunuyor. Genel-kurmay’ın görevinin dışındaki konularda baskı oluşturmaktan imtina ettiği vurgulanan raporda, bilhassa Jandarma’nın sivil denetimi konusunda yetersiz kalındığı belirtiliyor.
Ergenekon davasının neticelendiğine işaret eden taslak, “Hüküm, demokratik yollardan seçilmiş hükümeti yıkmak amacını güden bir suç ağının varlığını tescil etmiştir. Türk ceza hukuku sistemindeki aksaklıklar kararın bütün Türk toplum kesimleri tarafından benimsenmesine zarar vermiş ve davalarla siyasi hesapların görüldüğüne dair iddialarla lekelenmiştir.” diyor.
Zaman
![]() Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır. Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım. |